Grenoble - Paris Yolculuğu

Yine bir tren yolculuğuna başladım. Bu kez kendi ülkemde değil. Fransadayım. Grenoble-Paris arasında gidiyorum. Grenoble gayet güzel bir şehir imiş. İyi ki gelmişim. Sabah uyandığımda aslında Marsilya ya gidicektim. Eurolines şirketinin hiç bir ofis i açık değildi. Benide almadı kaptan otobüse. Ama iyi sövdüm ibneye. Neyse daha sonra trene atlayıp Grenoble şehrine geldim. Önce biraz tırstım çünkü yağmur yağıyordu ve bende aslında niyetsiz geldim birazda. Paris e gidiş biletimi aldıktan sonra hemen şehre attım kendimi. Şehre yukardan bakılan tepeye doğru yola koyuldum. Yolda yağmur durmuyor bende zaten yorgunum. Sırtımda iki adet çanta ve kamera var. Öncelikle hemen bir yer bulup yemek yiyelim dedik. Her zaman ki gibi her yerde bulabileceğin gibi burada da türk kebab J bulduk. Ulen bir de acil ihtiyaç molası zamanı gelmezmi. Herhalde bir ümit, adam akıllı tuvalet buluruz diye ama biliyordum durumu kötü olacağını, türk fastfood a giriş yaptık. Baktım ki ekranda TRT türk kanalı açık. Hemen selamın aleyküm ama duymadım adamın ne dediğini. Sonra türk müsün diye sordum. Tabi aldığım cevap hemen kendini ele veren cinsten. Sayılırım!! “Sayılırım ne demek lan” demek geldi içimden ama gülerek sayılırım nasıl oluyor dedim. Zaten ibnenin yüzünden belli idi kürt idi. Ulan burada bari böyle şeyleri yapmayın. Hemen yukarıya çıktım ve acil ihtiyaç molasını verdim. 

Aşağı inip ne yiyeceğime karar vermeye başladım. Sanki çok fazla seçeneğimiz var(!). Klasik olarak Tavuk söyledim. Adamla muhabbet etmeye başladık. Herif memleket memleket olsa benim ne işim var burada diyor. Ulan köpek senin memleket cennet gibi buraya baksana bir şey yetişmiyor hep yağış var. İnsanlar birbilerine karşı ne yaptıkları belli değil. Başladı tabi siyaset. Tayyip hepsinden iyidir. Sen okudun mu? Sen hiç doğuya gittin mi? Bana bir tane iyi göster ne yaptıklarını söyle ben sana ne olduklarını göstereyim gibi sorular soruyor? Bende dedim ki iyi tarafları da var kötü taraflarıda var. Ben eski siyasetçileri tanımam. Ben okumadım. Doğuya gittim ama yaşamadım. Allahtan böyle dedim yoksan beni sittin sene tutacaktı. Neyse efendim baktm bu adam harbiden PKK kaçkını dedim ben hesabı ödeyim çıkayım. Ödedim ve söve söve çıktım. Ulen bu adamların hepsinin anasını sikeyim. Ben Lyon da Urfa lılar tanıştım. Ulen adamlar insan ve resmen Tayyip düşmanı. Herifler diyor ülkeyi bitirdi tayyip. Benim kimseyle sorunum yok iken şimdi milleti birbirine düşürdü. Al sana iki tane Fransa da yaşayan doğu kökenli dediğimiz Kürt Arap insanlar.
Birden kendimi teleferik te buldum. Yaklaşık 200 m yukarıya doğru çıkıyor. Bastilla adında dağ. Zamanında askeri kale olarak kullanılmış. Gayet zevkli idi. Çıkınca tabi benim yüreğim açıldı. Bu ne güzellik arkadaş. Alabildiğince yeşillik. Dağların etekleri sanki cennetten düşen bir parça. Bulutun dağların yüksek etekleri ve tepeleri ile sevişmesi insanın hiç bir zaman beceremeyeceği bir büyülü hava ile oluyordu. İçine çektiğin nefes zaten senin başını dönderiyor. Yukarıda olmana rağmen içini üşüten bir hava yok. Şehirin kalbi sayılan yerlerin dokusu hala korunmuş evlerin çatısı inanılmaz birer portre. Yukarıda insanın saatlerce oturup sıkılmayacağı bir manzara var. Biraz daha yukarı çıkıp asıl panoramik manzarayı görünce insana huzur geliyor.
Oradan sonra etrafı biraz araştırmaya çıktım. Aşağıya doğru gidince yol beni bir tünele götürdü. Tünel e girip şansımı denemek istedim. Girdim ve bayağı bir yürüdüm. Daha sonra merdivenlerden çıktım ve mağara olarak kullanılan bölüme geldim. Buradan sonra ileriye gittim orada olan restoranta oturup bir çay içtim. İnanılmaz bir manzara var idi. Doğa sanki insanlara kucak açmış ve insanlarda bu kucağa ihanet etmemiş. Dağların eteklerinde bulunan evlerin üzerinden bulutlar yüzüyordu. Oturup bir taraftan çayımı yudumladım bir taraftan da defterime bir şeyler karaladım. Ama orada yaklaşık iki saat geçirdim ve kalkmak istemedim. Orada yemek yiyen bir ailenin yanında bulunan büyümüşte küçülmüş kız çocuğunun hareketlerini izledim. Nenesi ile sanki genç kızmış gibi konuşuyor. Tabi ben anlamıyorum ne diyor ama hareketleri görmeye değerdi. Ara sıra bana bakıyordu bende ona gülüyordum. Çok tatlı idi. En fazla 7 yaşında idi.
Oradan çıktıktan sonra biraz daha manzaranın tadını çıkartıp. Aşağı indim. Şehir merkezinde beni yine yağmur yakaladı. Gerçekten de az az yağıyordu ve insanın hoşuna gidiyor bu. En azından benim hoşuma gidiyordu J bir çin restorantına oturup bir şeyler yedim. Hala neden orayı seçtiğimi bilmiyorum J yedik işte birşeyler ve zaman geldi bende trene atlatım. Şuan da Paris e doğru gidiyorum . yaklaşık 45 dk dır yoldayım. Paris te nerede kalacağımı bilmiyorum J bakalım bu kez de dışarıda kalmayalım. Geçen Roma da olduğu gibi. Ulen paramız la bile yer bulamaz isek yandık J


02.05.14
Paris treni – Fransa

Eser Sevil

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

A little smart game : Little Alchemy

Sıfır ve Sevda --- Zero and Love

Yasmin LEVY