** anlık yaşamımın bir “sevgime seslenişim” anı**
Bir hilalden sızan ışık ile aydınlanan geceden sesleniyorum; yaşama(ya)…
Rüzgâr soğuk bir süratle esiyor. Güneşe meydan okuyan yapraklar, hafif bir esintiye karşı bebek gibi savunmasız… Uzaklardan gelen beşgen yansımalar ne kadar da hayatın yalan tarafını simgeliyor… Sadece geceleri çıkarlar zannedilir oysaki hep yanımızdalar. Hep içimizde ki şeytan ile konuşmaktadır… Her an bir kötülük yapacaklar ve yalan söyleyeceklermiş gibi oluyorlar…
Oysa aldanma ey kalbinde hayat bulan insanoğlu… Aç düşlerini sana sonsuzluğun en sonundaki mutluluğu yakalayıp getirecek sevgiye…
Sevgi demişken; duy beni uzak yakınlığımda ki sevgim…
Al beni bu gece yarına koy… Zaman içinde asılı kalayım, bir cımbız ile çek beni battığım bataklıktan… Çamurlanmış yüzüme dokunma. Islanmış gülümseyişime bir uzak yanılsama gösterme…
Al beni yarına koy bu gece... Düne getir bir şehvet anında hayat bulan kirlenmiş hücrelerimi… Sızlayan ayaklarımı hüzün denizinde batır. Belki bir umut balığı gelir. Beklide beni alır götürür. Kim bilir belki bilinmezliğimi getirir…
Beni al koy yarına bu gece… Rüyanda sakla sana yolladığım kelimelerimi… Sadece düşün ve düşün bir kelebeğin ömrü kadar vakti varken sözlerinin…
Bu gece al beni koy yarına… Ruhuma bir ıslık çal… Hayata karşı savrulmuşluklarımı topla sana çocukça bakan gözlerimin içinden. Saçlarımı okşama; uzattığım gün kadar acılıyım ve uzatacağım gün kadar umutsuzum… Karışmış içime bütün uzamış düşlerim. Mavi ile boyanmışlar. Uzadıkça uzamışlar…
Aklım kısa, düşlerim uzun. Mavi masum, beyaz heybetli. Ben deli, kendimsi güleç. Kimim aceleci, bazım duygusal. Buram sevinçli, şuram acılı. Yanım yorgun, uzağım hasta.
Uykuma doğru uzanmışım. Bilinmezlik ve hiç görülmezlik arasında sıkışmışım…
Al beni kendimi bu gece, yarına koy…
23/06/08
Adana
Yorumlar
Yorum Gönder