Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Korku filmi gibi Erbil Yolculuğu...

Takvim yaprakları 1 ekim 2011 cumartesi gününü gösteriyordu. Saatler ise 6:30 du. Evden babam ile çıkıp şirketin Adana incirlik teki merkezine gittim. Orada benim ile beraber Irak a gidecek olanlarla birlikte beklemeye başladık. Muhabbet ettikçe oradakilerin aslında tam savaş zamanı orada çalıştıklarını öğrendim. Saat 9 gibi hareket ettik. Mercedes tipi bir minibüs ile 9 kişi başladık yola. Adana-Erbil arası yaklaşık 1000km lik yol. Şöför arkadaş Şırnak Silopi li ve bu işi yıllardır yapan birisi. Neyse efendim başladık biz bu yola. Antep ten iki arkadaşı daha alıp 11 olduk ama minibüs maximum 9 kişi alabiliyor. Başladık sıkışık gitmeye. Öğle yemeği için Urfa girişinde bir lokanta da durduk ve Urfa kebabı yedik. Orada ki herkes bu kebap mı ya falan demeye başladı. Adana kebabını aradık.  Hareket ettikten kısa bir süre sonra İbrahim Tatlıses'in şarkılarını dinleyeme başladık malum Erbil de herkes bu adamı dinliyor. Yaklaşık olarak 3-4 saat dinledik artık kusmak istiyordum. Mar...

Erbil den izlenimler...1

Uzun çok uzun bir süredir blogumdan uzaktayım. Aslında evimden de uzaktayım. Yaklaşık Tam 1 ay önce evimden çıkıp biraz daha güneye inmeye karar verdim. Merhaba IRAK. Irak, Erbil de Ankawa denilen yerde dublex bir evde kalmaktayım. Burada Amerikan üssünde çalışmaya başladım. İş ortamında türk,amerikalı, ıraklı, hindistanlı ve daha bir çok değişik ülkeden çalışanlar var. Şuan için her şey yolunda gidiyor bakalım hayat bize neler gösterecek. Şantiye hayatı cidden çok değişik bir yer imiş ama şunu gördüm ki bir çok yalancı,yalaka adamlar şantiyelerde yaşarmış. Ve de özellikle de bizim burada toplanmış :) E artık yapacak bir şey yok. zaten burada ki iş bitmek üzere sıkacağız dişimizi. Erbil de hayat çok ilginç. Kaldığım yer Hristiyan mahallesi o yüzden içki satışı yasak değil ve dışarıda rahatça gezebilirsiniz. Ama kürt mahallerinde çok dikkatli olmanız gerekiyor. Şehrin merkezinde yüksek bir bölgede eski bir kale var. Şehir bu kalenin etrafında kurulmuştur. Cuma günle...

Laura Marling - Sophia

Resim
Kısa bir zaman önce sizlere Laura Marling 'in son albümünü tanıtmıştım. Bugün ise ilk klip çalışması olan SOPHIA  nın video klibini youtube ta izledim. Bence başarılı bir video ( her zaman ki gibi :) ).  Şarkının slow kısımları benim en çok hoşuma giden yeri. Klip sanırım kilise içerisinde çekilmiş. Buyrun burdan izleyebilirisiniz... Şarkının sözleri  Oh I have been wondering where I have been pondering Where I've been lately is no concern of yours Who's been touching my skin Who have I been letting Shy and tired I ? I'm wounded by dust All I have been wondering where I have been pondering Where I've been lately is no concern of yours Who's been touching my skin Who have I been letting Shy and tired I ? Sometimes I sit, sometimes I stare Sometimes they look and I don't care Rarely I weep, sometimes I must I'm wounded by dust When the bell toll, when the bell gon' chime You better call for your woman up high And when the bell tolls for your la...

Laura Marling 3. Albümü " A creature i don't know "

Resim
Sonunda uzun zamandır beklediğim haber geldi:) Haberin adı : "A creature i dont know - Bilmediğim bir varlık " ! Laura Marling 'in  - " A creature i don't know " bir çok kişi gibi benimde sabırsızlıkla beklediğim üçüncü albümü, kayıtlara geçmesine çok az bir süre kaldı. Kısa bir süre önce müzikseverler ile paylaşılan albümün çıkış tarihi Eylül 2011 . Aslında geçen yıl çıkması planlanan albüm bazı nedenlerden ötürü iptal edildi. Albümün adı " A creature i don't know " türkçesi " Bilmediğim bir varlık ". Bu albümün biraz daha ingiliz folk müziğine yakın olacağı söyleniyor. Bir kaç gün önce ilk single i "Sophia" BBC radyosunda yayınlanmıştır. Dinlemek  için buradan buyurun. Albümdeki şarkıların listesi şu şekilde : 'A Creature I Don't Know ' tracklisting: • Side A: The Muse - I Was Just A Card - Donʼt Ask Me Why - Salinas - The Beast | • Side B: Night After Night - My Friends - Rest In The Bed - Sophia - ...

Zamanin Tanimi

Resim
Yillardir duvarimda duran bir yaziyi sizinle paylasmak isterim... Dünyanın; En Uzun Ve En Kısa En Çabuk Ve En Yavaş Hem Minicik Parçalara Bölünebilir Hem De Kitlesel Bir Yandan Kıymeti Bilinmeyip Öte Yandan Üzünülen Onsuz Hiçbir Şey Yapılamayan Küçük Olan Şeyleri Yutuveren Büyük Şeylere Hayat Veren Mucizevi Şey :  ZAMAN! VOLTEIRE

Google+ vs Facebook

Facebook kullanmiyan biri olarak umarim en kisa zamanda Google+  Facebook un populeritisini biraz olsun dusurur :)))) bakalim neler olucak. Bu haberde ikisi arasindaki benzerlikler ve farkliliklar tartisilmaktadir.Sabirsizlikla davetiyemin gelmesini bekliyorum :) Google'ın Facebook'u yerle bir etmek için hazırladığı Google+, Facebook'dan farklı neler sunuyor? Google'ın yeni sosyal ağ girişimi   ile Facebook'u tahtında yalnız bırakmak istemediği aşikar. Ancak Google+'yı kullanma şansı bulanlar, hizmetin diğer sosyal ağlarla olan benzerliklerine rağmen aslında  farklı  olduğunun da farkındalar. Dolayısıyla Google'ın Facebook'u onun yaptıklarını taklit ederek değil, Google'a özgü farklı bir rota izleyerek  yenmek istediğini söyleyebiliriz. Her şey içeriğe bağlı Facebook kendine bağlı bir platform. Sürekli olan büyümesine rağmen yine de Facebook ve  üçüncü parti uygulamalar  ve bağlantılar hala Facebook tarafından denetleniyor ve yönetiliyor. ...

Google dan GOOGLE+

Google bundan birkaç gün önce yeni bir hizmetini devreye soktu. Google+ adında olan bu servis google ın daha önceden sosyal aglardan pay kapmak için yayınladığı Wave Buzz gibi servislerin daha cok gelişmiş hali. Aslında henüz deneme fırsatım olmadı çünkü şuan için sadece sınırlı sayıda kullanıcıya açimiş durumda. Adımı sıraya yazdırdım gelınce hemen kullanmaya baslayacam. Sizde isterseniz buyrun tıklayın .  Okuduğum haberlerden anladığım kadarı ile Facebook a rakip olucak gıbı görünüyor.  Neden mi?? Buyrun haberleri okuyun :) Google, sosyal ag dünyasına  Google+  ile iddialı bir giriş yaptı. Google'ın  yeni  hizmetinin tam olarak ne işe yaradığı, hangi özelliklere sahip olduğunu bu yazımızda  daha ayrıntılı olarak sizlerle paylaşacağız. Google+ ile temel olarak Google'ın amacı,  sosyal  ağ ı mobil dünyada ve internette yeniden yaratmak. Google+ sadece bağlantıları ve fotoğrafları paylaşmak değil, ilginç bilgilerin...

Ve Okul Bitti!

Resim
Dile kolay, insan beynine ve bedenine cidden zor olan 4 yıllık mühendislik eğitiminin sonuna geldim. 8 Haziran 2011 tarihinden itibaren bende üniversiteden mezun oldum :) 5 yıllık (4+1 hazırlık) bir üniversite yaşamından sonra sıra geldi iş yaşamına ama ondan önce vatan borcumuz ( boynumuzun borcu) var. Hepsinden önce güzel bir geziyi hakettiğimizi düşünüyorum. O yüzden Umut ile birlikte güzel bir maceraya atılıyoruz. Anadolu Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünden sonunda mezun oldum :) Bu yıllar içerisinde çok güzel zamanlarda yaşadık, parasız da aç ta kaldık, sınav haftalarında çok çalıştık, elimizden geldiğince gezdik ve vaktimizi değerlendirmeye çalıştık. Erasmus a gitme şansım oldu ve inanılmaz bir macera idi benim için. Herkese gitmesini tavsiye ederim. Kesinlikle gidinnnnn :) Hala üniversite de okuyan arkadaşlar; Darısı başınıza :) Tezcan Kılıçarslan, Umut Yapıcı, Tuba Güvenbaş, Seda Sürücü, Selin Işıklar, Ümran Erkocu özellikle sizler :) Aslında çok fazl...

Yol ve Anlam

Yorgun bir yolculuk yine, bu sefer kısa ama yine yolun en solunda… Bahçeler arasında gidiyoruz. Meyveler dökülüyor yerin diplerinden. Acemi bir düşünce alıyor beni,yeşil tonlu… Düşünüyorum… Bu gidişlerim beni neden bu kadar düşündürüyor diye? Cevap veremiyorum! Sularda yüzen balıklar kadar hür olmak istiyorum. Kuşlar gibi uçmak, martılar gibi süzülmek havanın sıcak soğuk akıntılarında… Rüzgârda dönen yel değirmenleri yönünde ters giden bir uçaktan atlamak istiyor deli ruhum… Belki böyle ruhum süzülür. Belki düşüncelerimin boşluğu doluluğuna varır. Belki maviye özlemim biraz olsun diner. Belki o zaman bulurum anlamını düşüncelerim, anlamsız kurulan cümlelerin. Anlamını kendi verdiğim kelimelerim beni arıyordu bir uyku boyunca. Bulundum, bütün suçluluğumu yanımda taşırken. Buluşlarımı bir heybede saklamış iken geldiler kelimelerim. Bulundu bulunan buluşlarım. Beni anlamsız şehirlerin başkentine doğru sürüklemeye başladılar… Yolun sonuna doğru varıyorum. Bir umut var mı acaba orada b...

TeZCaN ve Bulaşık Sırası :)

Resim
Öğrenci evlerin denildiğinde yemek, bulaşık, temizlik başta gelen sorunlardandır. Bazı öğrenci evlerinin yeni mikroorganizma keşifleri için kullanıldığını söyleyebiliriz :) Mutfakta; bulaşık olarak günlerce duran tencere ve yemek kapları, evde bin türlüsü yapılabilen,sofraların vazgeçilmezi makarna artıkları, her köşede yumurta kabukları, su ve kola bardakları, bir köşede duran içki şişeleri. Bunlar öğrenci evlerinin olmazsa olmazlarındandır. Efendim biz bu sene bir düzen olsun dedik ve o yüzden bulaşık listesi yaptık. Şekil A da görüldüğü gibi :)Gayette başarılı idi. Eğer sorununuz var ise denemenizde fayda var! Denendi, Test edildi. Sonuç, başarılı. En son bulaşık yıkama sırası, evimizin en küçüğü ama en irisi, biricik arkadaşımız, canımız  Tezcan Kılıçarslan idi . E malum biz öğrenciler başlangıçların ve sonların özel olmasını isteriz. Bu yüzden 31 Mayıs Salı günü, akşama kadar elimizden geldiği kadar çalışıp onun için birçok bulaşık biriktirdik. Aşağıda fotoğraflar...

Yasmin LEVY

Resim
Bir gün uzun zamandır aradığım bir grubun albümünü bulduğum sitede öylesine geziniyordum. Birden Ladino adıyla anılan ve türk ezgilerinin de içinde olduğu bir müzik türünün en iyi temsilcisinin albümü gözüme takıldı. Daha önce böyle bir olgunun olduğunu dahi bilmiyordum. İlgimi çekti ve dinlemek istedim. Albümü indirip dinlemeye başladım.İşte o gün bugündür bir daha da bırakamadım bu sesi. Daha sonra öğrendim ki, bu kişinin sesi "bir kez duyulduğunda kolay kolay unutulmayan" bir ses imiş. 1,5 yıldır dinliyorum ve en son Nisan 2011 Eskişehir'de konserine gidip canlı dinleme sanşına kavuştum. Konser tek kelime ile muhteşemdi. Sahneye girip şarkı söylemeye başladığında tüm salonda ölüm sessizliği hakimdi. En ufak bir fısıldaşma dahi duyuluyordu. Sadece ama sadece kendisinin o muhteşem sesi ve aradı bir o sese eşlik eden gitarın tınısı. Tüylerim diken diken olmuştu.  Konser boyunca şarkıların hikayelerini ve kendisi ile bir kaç bilgi vermişti.Hayatımdaki gittiği...

Düş Dostum

Resim
Aradım çekmeceleri, çantamı, ceplerimi ana bir türlü bir kalem bir kâğıt bulamadım. Sanki küsmüş terk etmişlerdi beni. Uzak ve soğuk duruyordu kelimelerim düşüncelerime… Yılmadan üşenmeden aradım ve sonunda ucunun yarısı bitik bir kurşun kalem buldum. Bana yazacaklarımın sınırlı olduğunu üstüne basa basa vurgular gibi bir hali vardı. Şaşırdım! Neden böylesin diye sordum. Cevap bile vermedi. Sesim ikimizin arasında gidip gelmeye başladı. Sesim azalması gerekirken artmaya başladı… Neler oluyor burada dedim…             Bu durumu düşünmeye başladım. Üzüldüm hem de çok üzüldüm. Alınmıştı bana kalem. Bir anlam veremiyordum bu duruma sadece izliyordum… Seyircisiydim iki kişilik oyunun. Hem oyuncu hem seyircisi idim. Üzüntümü içime atıp yazı yazmaya doğru eğildim... Bu kez bir kâğıt parçası bulmam gerekiyordu…             Aklıma “düş dostum” beyaz sayfaları olan, kelimelerinin evi ...

Laura Marling

Resim
İlk kez kendisini bir akşam tesadüfen izlediğim bir yabancı müzik kanalında kendine özgü şarkı söylemesi ile tanıdım. Altın sarısı saçlarını topuz halinde toplamış ve elindeki gitarı ile ayakta şarkı söylüyordu. Kendisinde kesinlikle şu hava vardı " Ben şarkımı söylerim gerisine karışmam! ". Sesi beni öle bir etkilemiş ki artık bir gün dinlemeyim kendimde eksik bir şeyler buluyorum... Laura Marling , 1 Şubat 1990 tarihinde doğmuş ingiliz sanatçı. Küçük yaşta müzikle tanışmış ve çeşitli yerlerde konserler vermiştir. Şarkı sözleri, yaşının küçük olmasına rağmen çok anlamlı ve oldun bir sanatçının bile hayran olmasına sebep oluyor. İlk albümü olan "Alas I can not swim" 4 Şubat 2008 tarihinde yayınlamıştır.  Bu albüm İngiliz folk müzik tarzındadır. İkinci albümü olan " I speak because I can " ise 22 Mart 2010 tarihinde yayınlanmıştır ve ilk albüme göre daha bir olgun müzik yapmıştır. 2011 yılında en iyi bayan sanatçı ses ödülünü kazanmıştır. Daha fazla bi...

Beyaz sayfalar

Yeni bir beyaz sayfadan sesleneceğim artık hayata. kareli sayfalardan. Dünyamız gibi. Artık mutluluklarımızı da küçük bir karenin içine sığdırıyorlar. İzinsiz giriliyor bu dünyaya ve bir daha çıkılmıyor. Yüz bulmak istiyorlar yüzsüz insanlar. Yeni bir beyaz sayfaya başlıyorum. Belkide yeni kelimeler bulacağım,belkide yeni sevgilere,düşlere,gülüşlere,dostluklara ve mavilere açılacağım. Sevgimin hiç keşfedilmemiş dünyalarına yol alacağım belkide. kuş olur uçarım belki, bütün iklimleri aynı anda yaşayan coğrafyalarım da. Kimi zaman kavga edeceğim hayatla,kendimle zamanla. Dans edeceğim hayalimle. Yeniden canlanan kalemimle yeni ufuklara,yeni kelimeler okyanuslarına yelken açacağım. Seferlere çıkacağım dönüşü olmayan. Bütün maviliğim ile şiirler,şarkılar,öyküler yazacağım düşüncelerimin yettiği kadar. Ve sesleniyor bana; henüz bir anlamı olmayan kelimeler,henüz yazılmamış beyaz sayfalarım... ve diyor ki: Hoş geldin eserim.. 25/12/07 Eskişehir

Facebook ve Southpark

Artık facebook hesabı olmayan kaç kişi vardır acaba? Her şey artık sanal alemde facebook üzerinden paylaşılıyor. İlk fotoğraflar oraya, ilişki durumumuz oraya, ne düşüyorum iletilerimiz, işin aslı video sitelerinden çok video paylaşımları var. Yaklaşık bir sene önce hesabımı dondurdum ve hala da kullanmıyorum. Aslında doğru kullanıldığında inanılmaz derecede yarar sağlayabilecek bir fikir sosyal paylaşım sitesi ama inanılmaz vakitte çaldığını söylemem gerekiyor. Aslında amacım facebook iyi veya kötü demek değil. Uzun bir zamandır South Park adlı animasyon dizisini izliyorum ve inanılmaz derecede iğnemelerle dolu. Bugün de facebook ile ilgili bir bölümünü izledim. Herkesin izlemesi gerektiğini düşündüğümden burada paylaşmak istedim. :) Linke tıklayarak ilgili siteden izleyebilirsiniz. Umarım beğenirsiniz... İyi seyirler... http://www.mikroptv.com/video/78897/south-park-s14-e04-hd-tr-altyazili

** anlık yaşamımın bir “sevgime seslenişim” anı**

Bir hilalden sızan ışık ile aydınlanan geceden sesleniyorum; yaşama(ya)… Rüzgâr soğuk bir süratle esiyor. Güneşe meydan okuyan yapraklar, hafif bir esintiye karşı bebek gibi savunmasız… Uzaklardan gelen beşgen yansımalar ne kadar da hayatın yalan tarafını simgeliyor… Sadece geceleri çıkarlar zannedilir oysaki hep yanımızdalar. Hep içimizde ki şeytan ile konuşmaktadır… Her an bir kötülük yapacaklar ve yalan söyleyeceklermiş gibi oluyorlar… Oysa aldanma ey kalbinde hayat bulan insanoğlu… Aç düşlerini sana sonsuzluğun en sonundaki mutluluğu yakalayıp getirecek sevgiye… Sevgi demişken; duy beni uzak yakınlığımda ki sevgim… Al beni bu gece yarına koy… Zaman içinde asılı kalayım, bir cımbız ile çek beni battığım bataklıktan… Çamurlanmış yüzüme dokunma. Islanmış gülümseyişime bir uzak yanılsama gösterme… Al beni yarına koy bu gece... Düne getir bir şehvet anında hayat bulan kirlenmiş hücrelerimi… Sızlayan ayaklarımı hüzün denizinde batır. Belki bir umut balığı gelir. Beklide beni alır götürü...

Uzaklar

Resim
Alıp başımı gitmek istiyorum… Görmediğim, duymadığım henüz beynimde hayalini canlandırmadığım yerler çekiyor beni… Gitmek istiyorum. Kimsenin benim nerede olduğumu bilmemesini istiyorum ve benim ne zaman nerede olacağımı bilmediğim yerleri… Aklımda sadece o anı yaşama isteği. Hani sigara dumanının ağızlardan üfürülerek saniyeler süren yayılması gibi hızlı ve bir gece kollarınızda hiç tanımadığınız birinin olması, sabahta o kişi ile hiç bilmediğiniz bir odada uyanmanız gibi kısa ve öz zamanlar düşlüyorum… Yavaş yavaş hayata başlıyorum… Hep merak etmişimdir uzakları. Uzaktaki düşünceleri, hayalleri, yaşayışları… Acaba her uzak olduğumuz şehirler, insanlar, düşünceler bizi düşünüyor mu diye? Hep bende olsam dediğim olayların içinde kaybolmak istiyorum. Beni de akışın içine dahil etsinler. Ben de “ben” ve “de” kavramlarından kurtulup “biz” ve “le” olgularına kavuşmak istiyorum uzaklıklarda yanıp sönen hayatların… İstemek yetmiyor biliyorum ama yine de istemekte başarmanın yarısı derle...

Anlık yaşamımın bir "O" anı

“O”            Nasıl başlayacağımı bilmeden başladım bu yazıma çünkü gerçekten ne yazacağımı neler yazabileceğimi hiç bilmiyorum. Sadece içimden yazmak geliyor.Ben şuan da yalnızlığımın tam ortasında ve tam ortanın ona yakın olan tarafındayım. aklımda düşünülmeden düşünülen düşünceler biriktiriyorum. halen düşünüyorum bunları , şunları , onları ve “o” nu. “o” diyorum çünkü “o” nun hayatımdaki anlamı sadece bir sıfat ya da üçüncü tekil kişi ya da sadece bir harften ibaret değil.“o” benim hayatım. sevinçli bir “o” , hüzünlü bir “o” , duygulu bir “o” , unutulmayan, unutulamayan, unutturulamayan, ve unutturmak istenmeyen bir “o”. Hani kalabalık arasında yalnızım dersiniz ya, hüzünler içine sevinçler yaşarsınız ya işte öyle bir “o”. “o” ndan kalan bir sevgi ve şefkat taşıyorum kalbimin “o”na yakın olan tarafında bir kalp içerisinde. ben “o” nun cennetiyim “o” benim meleğim. Ben “o” nun içinde “o” benim içi...

Çapraz bir yapıtın en köşesi

Çapraz bir yapıtın en köşesindeyim. Camdan sızan güneşin bedenimde oluşturduğu desenleri seyretmekteyim. Gülüşlerimizdeki sevincin soyut bir çizim çalışması kadar amatör ve bir çiçeğin rengi kadar renkli bir tablo çıkıvermiş ve ben her sabitliğimi bozduğumda ayrı bir mana alıyor bu çizgiler. Düşünüyorum içimi kemiren korkuların ve feryadı isyanlarımın ne kadar anlamsız olduğuna. Düşünüyorum hayatın bir yalan kadar anlamsız ve bir sonsuzluk kadar anlamlı olduğunu. Düşünüyorum; acaba bu çizgilerle yağmur damlalarının mavi gülüşümdeki saf dokunuşlarını ve dudağıma dokundurduğu o ilk öpücüğün resmini çizebilir mi? acaba ben mi çok düşünüyorum yoksa düşünceler mi beni sarıyor? Bilmiyorum belki de her ikisi de olabilir diyorum. Bekliyorum ama uzun sürecek gibi görünüyor bu bekleyişim. Dönüyorum yine ruhumun başına gelen bu çizgisel resim çalışmalarına ve tekrar harekete başlıyorum. Bir o yana, bir bu yana, bir aşağı, bir yukarı. Düşlerimin eksenin etrafında dönüyorum. Baz...

19'un hafif üstü 20

Resim
Daha dün 19 idim bugun 20 zaman su gibi akıp geçiyor avuçlarında zamanı tutamamanın verdiği hüzünle bakıyorsun onlu yaşlara çok düşsel bir duyguymuş ne garip geriye baktığında koca bir on dokuz yıl geçmiş 20 li olmak nedir,eserim? 10 lu yaşlara gelemeyeceğim bir daha gülüşlerim bile daha ciddi olacak daha seviyeli çıkacak kelimeler ağzımdan anlamlarını kendim vereceğim yazdığım kelimelere gözyaşlarım isyan edecek neden akmıyoruz diye kalbimin ritmi değişecek kıskanarak bakacağım on lu yaşlara ama onlardan daha çocuksu olacağım düşlerim ve ruhum genç ve çocuksu hep koşmak isteyecek kırlarda istediğim zaman yalın ayak yüreyemeyeceğim tarlada,sokakta sevinçli bir şekilde koşamayacağım artık sohbetlerin rengi bile değişecek çayımın tadı sevdamın adı farklı olacak ilişkilerimin süresi uzayacak kaldıramayacağım oturduğum yerden sandalyeyi geriye doğru korkacağım düşmekten yanlızlığımla yatacağım geceleri uyuyamayacağım bazen düşünmekten hep içimde gelecek kaygısı hep bir şeyleri başarabilm...